Şizofreni

  Şizofreni ruh sağlığı alanında çalışanların en merak ettiği, yapılan çalışmalarla edindiğimiz bilgilerin hızla arttığı ancak hala çeşitli yönleri ile tam açıklanamamış bir hastalıktır. Toplumda görülme sıklığı yaklaşık %0.85 ile % 1 arasındadır. Kadın ve erkek oranı eşittir. İlk başlama yaşı genellikle genç erişkinlik yaşlarıdır. Tipik bir başlangıç biçimi yoktur. Ani başlayabildiği gibi, ilginin azalması, kendi bedeni ve düşünceleriyle aşırı uğraş hali, aldırmazlık, içe kapanma gibi sinsi belirtilerle de kendini gösterebilir.  Şizofreni kişinin algılamasını, düşünmesini, duygularını, hareketlerini, dikkatini, yargılamasını etkileyen bir hastalıktır.

  Şizofreni hastalığında belirtiler pozitif belirtiler ve negatif belirtiler olarak ikiye ayrılır. Pozitif belirtiler; sanrılar, varsanılar, dezorganize konuşma, dezorganize davranışlardır. Pozitif semptomların “psikotik boyutu” hezeyanları (sanrı) ve halüsinasyonları(varsanı) kapsarken “dezorganizasyon boyutu” dezorganize konuşma ve dezorganize davranışı kapsar. Negatif belirtiler ise; duygusal küntleşme veya düzleşmeyi, konuşma veya konuşma içeriğinin yoksulluğunu (aloji), motivasyon eksikliği ve amaca yönelik davranışın başlatılmasında yetersizlik (avolisyon), zevk alamama (anhedoni), düşünce blokları, öz bakımda azalma ve sosyal çekilmeyi kapsar.

  Şizofreni tedavisinde antipsikotik ilaç adını verdiğimiz ilaçlar kullanılır. Atipik antipsikotik denilenyeni grup ilaçlar eski ilaçlara göre ekstrapiramidal sistem yan etkisi dediğimiz hareketlerde yavaşlama ile giden parkinson benzeri yan etkiye daha az sebep olur. Pozitif belirtileri tipikler kadar iyi hafifletir ve negatif belirtiler üzerine daha etkilidir. Hastaneye yatarak sağaltım görmüş olan hastalarda sürekli ve düzenli ilaç kullanmış olsalar bile, yaklaşık %35-40 oranında ilk yıl içinde ikinci bir psikoz dönemi görülebilir. Bu nedenle düzenli takip ve tedavi çok önemlidir.

  Şizofreni hastasının tedavisinde temel hedef yalnızca ilaç tedavisiyle belirtilerin yatıştırılması değil, hastalığın yıkıcı bilişsel etkilerinin önlenmesi ve kişinin toplumsal uyumunu olabilecek en iyi düzeye getirmeye çalışmaktır. Sürekliliği olan ve gözle görünür bir yeti yitimine yol açabilen bir hastalıkla uzun süre birlikte yaşamak zorunda kalmak aile için de kabullenilmesi ve baş etmesi güç bir durum olabilir. İlk psikoz nöbetini geçiren hastadan kronikleşmiş bir hastaya kadar çok farklı deneyimlere şahit olan aileyi de tedaviye dahil etmek çok önemlidir. 

Şizofreni Hastalığı Olan Birinin Yakını Olmak

  Şizofreni, zihinsel bir hastalıktır ve bu hastalığı olan kişilerin yaşamları ve yaşadıkları zorluklar oldukça karmaşıktır. Bir şizofreni hastası ile aynı evde yaşamak, sabır, anlayış ve empati gerektiren bir süreç olabilir. İlk olarak, şizofreniyi anlamak önemlidir. Şizofreni, gerçeklerle bağlantıyı koparan, düşünce bozuklukları, duygu değişiklikleri ve halüsinasyonlar gibi belirtilerle karakterize edilen bir zihinsel sağlık bozukluğudur. Bu belirtiler, hastaların ve yakınlarının normal yaşamlarını sürdürmelerini zorlaştırabilir. Şizofreni hastaları bazen dengesiz davranışlar sergileyebilirler. Bu davranışlar, evdeki huzuru bozabilir ve daimi bir anlayış gerektirir. Şizofreni, hastaların düşünce bozukluklarına yol açabilir ve bu, anlaşılması zor veya mantıksız konuşmalar yapmalarına neden olarak iletişim sorunlarına yol açabilir. Şizofreni hastaları, gerçeklik dışı algılar yaşayabilirler. Bu, onların gerçekle bağlantılarını kaybetmelerine neden olabilir ve bu tür deneyimler hastalığın doğasını bilmeyen kişiler için bazen korkutucu olabilir. Şizofreni, işlevselliği olumsuz etkileyebilir, bu da günlük yaşam aktivitelerini sürdürmeyi zorlaştırabilir. Aile içi görev paylaşımlarında sorunlar yaşanabilir.

Şizofreni Hastasına Nasıl Davranmalısınız?
  1. Empati ve Anlayış: Şizofreni hastasıyla yaşarken, empati ve anlayış göstermek çok önemlidir. Onların yaşadığı zorlukları anlamaya çalışın ve duygusal olarak destekleyici olun.
  2. İletişim: Açık ve anlayışlı iletişim kurmaya çalışın. Sizinle mantıklı bir şekilde iletişim kurmalarına yardımcı olun ve onları dinleyin.
  3. Tedaviye Destek: Şizofreni tedavisi multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Hastanın tedavi planına uymasına yardımcı olun, ilaçlarını düzenli olarak almasına destek olun ve doktor randevularını kaçırmamasını sağlayın.
  4. Sakin Ortam: Evde bir sakinlik ortamı yaratmaya çalışın. Gürültü, karmaşa veya aşırı uyarıcı faktörlerden kaçının, çünkü bu tür şeyler şizofreni belirtilerini kötüleştirebilir.
  5. Sınırlar Belirlemek: Sınırlar belirlemek önemlidir. Hem sizin hem de hasta için kabul edilebilir davranış kuralları belirlemek, ev yaşamını daha düzenli hale getirebilir.
  6. Kendi Bakımınıza Dikkat Edin: Şizofreni hastasıyla yaşamak yorucu olabilir, bu nedenle kendi fiziksel ve duygusal sağlığınıza dikkat etmeyi unutmayın. Kendi destek sistemlerinizi sürdürmek önemlidir.

  Sonuç olarak, bir şizofreni hastası ile aynı evde yaşamak zorlu olabilir, ancak empati, anlayış ve uygun destek ile bu zorlukların üstesinden gelebilirsiniz. Hastanın tedavi planına uyulması ve sakin bir ortamın sağlanması, bu süreci daha yönetilebilir hale getirebilir. Ayrıca, hastanın yakın çevresi ve aile desteği, iyileşme sürecini olumlu yönde etkileyebilir. Zorlandığınız durumlarda psikolojik destek almak için bir psikiyatri hekimine başvurabilir, destek gruplarından yararlanabilirsiniz.

Bunlar da ilginizi çekebilir
yas-ve-matem

Yas ve Matem

Yas ve matem, kayıp yaşayan bir kişinin karmaşık duygusal tepkilerini içeren bir süreçtir. Bu tepkiler, birinin sevdiklerini kaybetmesi, bir ilişkinin sona ermesi, bir işi kaybetmesi veya ciddi bir hastalıkla başa çıkmak zorunda kalması gibi çeşitli kayıplara tepki olarak ortaya çıkabilir....
uykusuzluk-ve-basa-cikma-yollari

Uykusuzluk ve Başa Çıkma Yolları

Uykusuzluğun sebepleri çok çeşitli olabilir. Stres, endişe, depresyon, gürültü, rahatsız edici bir oda sıcaklığı veya yatağınızın rahatsızlığı gibi faktörler uykusuzluğa neden olabilir. Ayrıca, alkol, kafein veya nikotin gibi maddelerin kullanımı, jet lag veya vardiya çalışması gibi durumlar da uykusuzluk riskini artırabilir....
obsesif-kompulsif-bozukluk

Obsesif Kompulsif Bozukluk

OKB, kişilerin zihinlerinde tekrarlayan düşünce ve davranışlarla karakterizedir. Bu düşünceler ve davranışlar, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir....